İMAM ALİ EFENDİMİZDEN ÖĞÜTLER – 8

Yousef Abdinejad

“Kudret bulup da düşmanına üstün olunca, şükrane olarak onu affetmeli ve ona karşı iyi muamelede bulunmalı.”

Hazreti Ali Efendimiz, selam olsun üzerine, çok mertti. Öyle ki bu dünya üzerinde insanların merti Hazreti Ali’dir, hayvanların merti aslandır, kuşların merti de şahindir.

Hazreti Ali Efendimiz hiçbir zaman nefsi için savaşmamıştır, ancak nefs sahiplerine karşı savaşmıştır.

Hazreti Ali Efendimiz bu sözünde demek istiyor ki, madem sen o güce sahipsin, o kudrete sahipsin, madem düşmana galip geldin, şimdi düşman senden aman diliyor, aman diledikten sonra o halde ona kötü muamele etme, onu cezalandırma. Onu bağışlarsan bu çok büyük bir lütuftur.

Şimdi bakın, evlatlığı Mülçem’i çölde buldular, getirdiler Hazreti Peygambere. Peygamber Efendimiz, Mülçem’e bir baktı ve onun kim olduğunu anladı. Dönüp sahabesine, “Efendiler”, dedi, “sizin haliniz vaktiniz yerindedir, hanginiz bu çocuğu evlatlık olarak alır?” diye sordu. Hiçbiri sahip çıkmadı. Bir tek Hazreti Ali Efendimiz kaldırdı elini. Hazreti Resulallah, Ali’ye dönüp, “Sen dur” dedi. Yine sordu sahabeye, yine hiçbiri sahiplenmedi. Yine Ali sahiplenmek istedi. Üç defa sordu, üçünde de Ali kaldırdı elini. Bunun üzerine Hazreti Resulullah, Mülçem’i Ali’ye verdi. Fakat verirken de, eğilerek Ali’nin kulağına, “Ya Ali” dedi, “bu senin katilindir, bu seni şehadete erdirecek. Onun için bunu sana vermek istemiyorum.” İşte Hazreti Ali’nin verdiği cevap: “Söz veriyorum sana ya Resulallah, ona Hasan’dan Hüseyin’den daha iyi bakacağım ki bileği güçlü olsun, o gün geldiğinde zahmet vermeden beni şehadete erdirsin.”

Kim yapar bunu bakalım?.. Evlatlık aldı Mülçem’i, kendi lokmasından bir fazlasını ona verdi, Hasan’dan Hüseyin’den daha fazla onu besledi.

Mülçem kemalata erdiğinde, fark etti ki Hazreti Ali onu oğulları Hasan’dan Hüseyin’den daha fazla besliyor, sordu Hazreti Ali’ye, “Neden beni abilerimden daha fazla besliyorsun? Neden bana onlardan daha fazla ikramda bulunuyorsun?” Hazreti Ali Efendimiz, “Mülçem” dedi, “ye nimetini sorma hikmetini.” Mülçem dayanamadı yine sordu, “Muhammed aşkına söyle” dedi. Bunun üzerine Hazreti Ali şu cevabı verdi: “Mülçem oğlum, ben seni besliyorum ki, zamanı geldiğinde, bana kılıç çektiğinde, bileğin güçlü olsun ki bana zahmet vermeden benim canımı alasın, beni şehadete erdiresin.” Mülçem bunu duyunca başladı ağlamaya, feryat figan etmeye, “Hâşâ ne olur baba beni katledin, ben bunu yapamam bana engel olun” diyerek attı kendini yerlere. Hazreti Ali, “Mülçem” dedi, “sen bunu zaten isteyerek yapmayacaksın, sen aşka tutulacaksın, aşk senin gözlerini kör edecek, o zaman bana kılıç çekeceksin.”

Aradan bir-iki sene kadar zaman geçti, Kutame adında çok güzel bir kadın vardı. Hazreti Ali, Kutame’nin iki kardeşini savaşta katletmişti. Muaviye, Kutame’yi kandırdı, ona, “Ne yap et, Mülçem’i kendine aşık et, Ali’yi ortadan kaldırsın” dedi. Kutame, Mülçem’i kendine aşık etti. Mülçem aşık oldu, aklını kaybetti. Kutame’ye evlenme teklif etti. Kutame, “Evleniriz ama benim bir şartım var” dedi. Mülçem, “Nedir şartın?” diye sordu. Kutame, “Ali’yi ortadan kaldırırsan seninle evlenirim” dedi. Mülçem, “Hâşâ” dedi, “ben onu yapamam.” Kutame, “Yapamazsan ben de seninle evlenmem” dedi. Mülçem, “Ali’yi öldürürsem, beni yaşatmazlar, o zaman nasıl evleneceğiz?” deyince, Kutame, “O zaman biz de ahirette buluşuruz” dedi. Böylece Mülçem’in aklını çeldi.

Hazreti Ali Efendimiz artık anladı ki o gün yaklaştı, arkadaşlarına, “Sabah namazına giderken beni almaya gelmeyin” dedi, “ben camiye kendim geleceğim.” Üçüncü gün sabah namazını eda etmek üzere evden çıktı, geldi camiye, doğruldu sabah namazına, ikinci rekatta iken Mülçem kılıcı Hazreti Ali’nin boynuna vurdu. Kılıç boynuna isabet etmedi kafa kemiğine geldi. Bunun verdiği acıyla Hazreti Ali bir nara attı. Mülçem, Hazreti Ali’nin narasından ürküp, kılıcı elinden attı. Hazreti Ali, o haldeyken, acılar içinde kıvranıyorken bile, çevirdi başını Mülçem’e, “Hemen saklan, şimdi abilerin gelirse seni öldürürler” dedi. Bakın o haldeyken bile nasıl koruyor onu… İmam Hasan ve İmam Hüseyin hemen yetiştiler, yakaladılar Mülçem’i, Ali’nin huzuruna getirdiler. Hazreti Ali, “Mülçem” dedi “rahat ol, ben sensiz cennete girmeyecegim. Ben hayattayken sen de hayatta kalacaksın. Ben Hakk’a yürürsem, abilerin de sana zahmet vermeden bir vuruşta canını alacaklar.” Ve imam Hasan Efendimiz babası Hakk’a yürüyünce, bir vuruşta almıştır Mülçem’in canını.

Hazreti Ali gibi mert biri daha gelmemiştir dünyaya, ki katilini bile besliyor koruyor. Bu nedenle Hazreti Ali Efendimiz, düşmanı boyun büktü mü, medet diledi mi onu katletmemiştir, bağışlamıştır.

 

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.