Hazreti Mevlana, Divan-ı Kebir’inde aşktan şöyle bahsediyor: “Aşksız geçen ömrü hiç hesaba katma, yaşadım sanma. Aşk, ab-ı hayattır; onu canla gönülle kabul et. Aşıklardan başkasını sudan ayrılmış balık gibi bil; o, vezir bile olsa, sen onu ölmüş say. Aşk, eşya dengini açınca, her ağaç yeşillenir. Kocamış ağaçtan biten taze yapraklar her an meyva verir.” Efendimiz (sav), bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “İnsanlar uykudadır, ancak öldüklerinde uyanırlar.” İnsanların uyanmaları için mutlaka aşka mı düşmeleri gerekir?
Bir insan eğer yaşadığı müddetçe aşka düşmemiş ise, yaşıyor gibi görünse de aslında ölü sayılır.
“Davete, ancak bütün kalbleriyle kulak verenler uyar. Kalben ölü olanları ise yalnızca Allah diriltir. Sonra da hepsi ona döndürülürler.” (En’am, 36)
Bir gün bir sohbet esnasında Hazreti Mevlana, bütün bu kainatın ölü olduğunu söylüyor. Etrafındakiler hemen, “Nasıl olur bu Ya Mevlana, hepsi canlı görünüyor.” “Evet” diyor, “Canlı görünüyorlar, konuşuyorlar ama bütün sözleri dünyevi, gözleri de görüyor ama dünyevi bakıyorlar; hakikatleri gören yok…” Yine soruyorlar: “Peki bunlar nasıl kurtulurlar?” Mevlana şöyle cevap veriyor: “Bir Allah dostuyla arkadaşlık yaparlarsa, ondan can bulur, gözleri açılır ve kurtulurlar.”
“Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.” (Al-i İmran, 143)
Hazreti İsa’dan da bir örnek verelim: O da körlerin gözlerini açtı. Nasıl açtı? Hakikatleri söyleyince körlükten kurtuldular, gözleri görür oldu; yani ölüleri diriltti. Bakın Hazreti Mevlana çok güzel söylüyor: “İsa Ruhullah, ölüleri diriltti, körlerin gözlerini açtı, topraktan kuş yaptı, ona ruh verdi ve uçurdu. Fakat o İsa’daki nefes de ben idim.” Ve yine şöyle der: “Adem henüz balçık halinde iken, ben Nebi idim. Mansur-u Hallac, sözünde Hakk’tı, ben ne zaman ‘Ene’l-Hakk’ dedim yeryüzünde ağaç yok idi.”
“Allah, onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek ve o da onlara şöyle diyecek: Şüphesiz ben size Rabb’inizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer müminler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.” (Al-i İmran, 49)
Derinlere inildiğinde insanın ne kadar yüce bir varlık olduğu meydana çıkar, fakat sığlarda kalınırsa, insanlar kendilerinden habersiz yaşayıp giderler.
“O, rüzgarları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgarlar ağır bulutlar yüklendiği vakit, onları ölü bir beldeyi diriltmek için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.” (A’raf, 57)