MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (176)

Türbe-i Saadet

Hazreti Mevlana’nın felsefesinin tamamen insan ve ilahi aşk üzerine olduğunu biliyoruz. Bizi bu konuda aydınlatır mısınız Hasan Dede?

Günümüze kadar insanlık bir çok keşfe sahip olmuş, bilim ve teknolojide büyük atılımlar yapmıştır. Fakat insan sorunu düşünce açısından açıklığa kavuşmamıştır. Hazreti Mevlana yedi yüz yıl önce bu düşüncesini dile getirmiş, adeta insanın nasıl yüce bir varlık olduğunu bize anlatmıştır. İnsan öteki varlıklardan farklı olduğunu şöyle dile getirmiştir: “Kimim ben? Niçin bir sürü vesveseler içindeyim? Neden oradan oraya sürüklenip duruyorum? Fezalardaki birisi miyim ki burçtan burca geçer, ağlar, gülerim. Bazen yanan ateş, bazen coşan sel olurum. Ne asıldanım, ne fasıldanım, hangi pazarlarda satılırım. Bazen içi daralmış hüzünlüyüm. Bazen bu halden de uzağım ve en yüksekten de yükseğim.”

“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)

“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” (Tin, 4)

Hazreti Mevlana’ya göre her insanın ayrı bir özelliği vardır. Herkesin mizacı, yapısı ve tutkuları değişiktir. Ancak insandaki aşk Tanrısal bir yetenektir. O herkeste ortaktır. Aşkla varlığın hikmeti düşünülür, bedenin tutkuları dizginlenir. Tanrı sevilir. Barış, sevgi ve dostluk duyguları egemendir. İnsan hayatına aşkın buyrukları egemen olursa, davranışlar erdemli olur. İnsanı yücelten aşktır.

“Rabbin balarısına şöyle ilham etti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları kovanlardan kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarına gir. Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibret vardır.” (Nahl, 68-69)

Hazreti Mevlana bir rubaisinde şöyle sesleniyor: “İnsanlar sayılıdır, çoktur amma iman birdir. Cisimleri çoktur ama canları birdir. İnsanda, eşeğin anlayışından başka bir akıl, başka bir can vardır. O dem’e erişen, o makamda Tanrı velisi olan kişilere insandaki candan, akıldan başka ve ayrı bir can ve akıl vardır. Hayvani canlarda birlik yoktur. Sen bu birliği dışarda arama. Bu hayvani can ekmek yese, insani ruhun karnı doymaz. Bu yük çekse o kırıntı çekmez. Hatta onun ölümüyle bu hayvani can sevinir, neşelenir. İnsani ruhun bir şey elde ettiğini görünce de kıskançlığından ölür. Kurtların köpeklerin canı hep ayrı ayrıdır. Bir olan ise Tanrı aslanlarının canlarıdır.”

“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık.” (İsra, 70)

“Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz. Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” (Kehf, 13)

Mevlana’ya göre insan sorumluluk taşıyan bir varlıktır, yaratılmışların en şereflisidir. Yüce Mevlana yine şöyle seslenir: “Burada gizlenmiş birisi var. Eteğimi tutuyor. Kendisini gizlemiş, beni öne sürüyor. Şeker kamışında şekerin gizlendiği gibi gizlenmiş. Gönlü hastalanan ben, hiç kimseden bir derman bulmadım. Şimdi anladım ki meğerse o dert benim dermanımmış.” Mevlana’ya göre insanın asıl varlığı Tanrı katında ve zatında idi. Sonra bu aleme gelerek bir çok derecelerden geçti. İnsan düşünen ve her şeye anlam veren bir varlıktır. Hepsinden de önemlisi, insan, kendi nefsini dizginleyerek Tanrı’ya ulaşmak için O’nda yok olma şerefine ulaşabilen varlıktır.

“Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz düşünün ki, hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra da az bir sudan, sonra bie “alaka”dan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir “mudga”dan yarattık ki, size kudretimizi apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da akıl, temyiz ve kuvvette tam gücünüze ulaşmanız için sizi kemale erdiriyoruz. İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hale gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.” (Hac, 5)

“Allah, ölen insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Zümer, 42)

“O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, dost olandır, övülmeye layık olandır.” (Şura, 28)

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.