MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (32)

Hazreti Mevlana, ilk tecellisini kimlerde göstermiştir?

Hazreti Mevlana, ilk temsilcilerinde tamamen kendini yenilemiştir. Yani bir yerde, Hazreti Mevlana, Hüsameddin Çelebi olmuş, onun bedeninde işlemiştir. Önce Şeyh Selahaddin Efendi’de tecelli etti. Şeyh Selahaddin Efendi ümmi idi, kuyumculuk yapardı. Hazreti Mevlana’dan önce Hakk’a yürüdü. Ona, “Şems bilgiliydi. Sen ise ilim sahibi değilsin. Bu güzel sözleri nasıl konuşuyorsun?” diye sorulduğunda, Şeyh Selahaddin Efendi şöyle cevap verdi: “Hiçbir söz bana ait değil. Konuştuğum sözlerin hepsi, aynama ait.” Yani Hazreti Mevlana’yı kendime ayna ettim, bu sözler ona ait, demek istedi.

Şeyh Selahaddin Efendi, Sultan Veled’in kayınpederiydi ve Sultan Veled Hazretleri kayın pederini çok severdi.
Şeyh Selahaddin Efendi verem hastalığına tutuldu. Hastalığı günden güne ilerleyerek, sancılar, ateşler yapmaya başladı ama o kimseye belli etmedi. Damadı ziyaretine geldiği zaman, onu çok sevdiği için bütün ağrıları üstünden giderdi. Bir gün muhabbetleri uzayınca, sancılar başgösterdi. Şeyh Selahaddin Efendi’nin yüzü biraz buruştu. Sultan Veled dayanamayarak, “Efendi Baba Hazretleri, siz çok rahatsızsınız ama hastalığınızı benden gizliyorsunuz” dedi.
“Evet, bugüne kadar hep gizledim, şimdi ağrılar çok şiddetlendiği için gizleyemedim. Sen gelince, bana güç veriyorsun, kendimi iyi hissediyorum.”
“Efendi Baba Hazretleri, bu alemden göç edersen, ben kime gönül açacağım, kiminle dertleşeceğim, benim halim ne olacak?”
“Ben bu alemden gittikten sonra, belki üç ay geçer, belki üç sene. Biri seni benim gibi severse onun boynuna sarıl, elini öp, o benim. Çünkü bizim özümüz sevgidir.”

Hazreti Mevlana’nın çok güzel kasidesi vardır, şöyle buyurur:
“Bütün dostlarımız gittiler, biz yapayalnız kaldık. Kimsesizler kimsesi, yalnız kalanların dostunu, her an çağırıp duruyoruz.
Bütün dostlar, hayal gibi gözümüzden çekilip gittiler. Biz de yalnız kalınca bütün dostlar bizi bırakıp gidince, bizler de Sevgilinin hayalini gözümüzün önüne aldık.
Bir zaman geliyordu, Sevgilinin ırmağından sular alıyor, kaplarımızı dolduruyorduk. Ayrılık ateşiyle tutuşmuş olan gönlümüze serpeliyorduk. Zaman oluyordu, aşk ağacının altında meyve silkeliyorduk.
Bir an oluyordu, bize şekerler, inciler saçıyordu. Bir an oluyordu, şekerlerine üşüşen sinekleri kovuyorduk.
Sevgilinin hayali, evinin kapısından çıkınca, onun kapısına kapıcı olduk. Hayali kapıdan çıkıp gidince, biz o kapıda kaldık, ayrılmadık…”

01

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.