Dünyevi ve manevi hayatımız arasındaki denge…
Akıl en büyük nimet. İnsan aklını güzel bir yerle büyütürse, dünya o kişi için oyuncak olur. Allah bazısına mal verir, benliğe girer, herkesi küçük görür. Varlık kaç para etti, dost kazanamaz. Madde mana ile yürür. Maneviyata bürünüp, çalışmamak da olmaz. Daha çok çalışacak, daha çok kazanacak, gece gündüz çalıştım, emek harcadım, sağa sola atamam, diye düşünerek daha bilinçli harcayacak. Bir atasözü var, “Hay’dan geldi, huya gitti. Bunlar insanlara ders. Allah verir, insan tutmasını bilirse o varlık kolay kolay elinden gitmez.
Sultan Abdülmecid, Hakk’a yürümeden önce, ben Hakk’a yürüdüğüm zaman doktorlarım, bilginlerim, alimlerim, tasavvuf ehli, komutanlarım, askerlerim, silahlarım ve hazinem cenazemde bulunsun, diye vasiyet etmiş. Gün gelmiş Sultan Abdülmecid Hakk’a yürümüş. Vasiyet yerine getirilmiş.
Kabristandan dönünce ne demek istedi diye düşünmüşler, kimse çözememiş. Bir Dede Efendi’ye sormuşlar, demiş ki: “Hayat doktorla olsaydı, işte doktorlarım, bana ömür veremedi. İlim sahipleri ile olsaydı işte bilginlerim, tasavvuf ehliyle olsaydı işte mürşidlerim, benim için savaşmakla olsaydı işte komutanlarım, işte askerlerim, işte silahlarım, parayla olsaydı işte hazinem. Bunların hiçbiri beni hayatta tutamadı. Benim amelim salih ise o beni kurtarır, demek istedi.”
Hazreti Mevlana, bir kasidesinde, henüz zaman varken vakit geçirmeden maneviyata yönlenmemiz gerektiğini bizlere şöyle anlatıyor ve diyor ki:
“Sevgili! Kalk da bak; can var, cihan var, gençlik var! Güneş de doğdu, etrafa parlak, göz kamaştırıcı ışıklar saçıyor!
Ey zamanımızın Yusufu, ey güzel varlık; kalk! Hani, Züleyha’nın rüyasında arayıp durduğu, fakat bir türlü bulamadığı bir güzel, bir güzellik vardı ya, sen, ondan yüz kat daha güzelsin!
Solda, sağda her tarafta mahluktan, yaratılmıştan, Halık’a, Yaratan’a bir işaret var, bir belge var! Yaratan’ın varlığına, yaratma gücüne en güzel belge sensin! Fakat gönülsüz aşık, bir belge ile kanaat etmez, daha çok belge arar!
Kalk da, fani olmayan, ölümsüz olan yaratıcının yarattığı eserlerdeki ihtişamı, güzelliği seyret! Seyret de, fani dünyadan, dünyaya ait işlerden, nimetlerden çabucak vazgeç, kurtul!
Eşsiz olan o büyük varlık, aziz bir ömürdür, bir hayattır, bir yaşayıştır! Sen, Yaradanı düşünmekten, onun varlığını hissetmekten kaçamazsın! O, dünyanın ruhudur, dünyayı yaşatan O’dur; sense bir şekilden, bir gölge varlıktan ibaretsin!
O aziz varlık öyle güçlüdür ki, taştan yonttuğu bir şekle bile dokunsa onu canlandırır; sen taştan aşağı mısın? Sen bu candan mahrum kalırsan, sana yazık olur; kalk da, onu kendi varlığında hisset, sen de canlan!..”