Cenazelerde, felaketlerde herkes “Allah” diyor, başka zaman o kadar akıllara gelmiyor. Bu iman noksanlığından mıdır?
İnsan nefesle yaşar. Nefes çıkıp tekrar bedene varmadığı an, kişi hayata veda eder. Bütün hizmetler nefs için yapılıyor. Tasavvuf ehli diyor ki: “Bugün Allah için ne yaptın?” Düşün bakalım, hep nefsi isteklerde, benliğindeydin. Allah’ı zikrettin bir münacatın vardı, bakalım madde miydi mana mıydı? Namaz kılmak, oruç tutmak bunlar kendi şahsınadır. Bir varlığın varsa hayratta bulundun mu, bir tatlı söz söyledin mi? Bir insanın parası olmaz, etrafındakilere güzel bir söz söylerse o da sadakadan sayılır. Bir yoksulun karnını doyurmak, bir garibin gönlünü hoş etmek, karşındakinden rıza kazanmak, Allah için hizmettir. Namaz kılar, bütün ahkamı yerine getirir ama bir yerden bir rıza almazsan yine Tanrı katında bencilsin. Allah için değil, nefs için çalışmış olursun. Ölmeyecek gibi bir hayat sürer, hep düşüncen dünya olursa üzerinden ne gam, ne hüzün gider. Soframızdaki gıdalar, üstümüzdeki elbiseler, evimizdeki eşyalar, süsler, hepsi toprağın evlatlarıdır. Öze geldiğin zaman toprak çıkar. Yalnız renklere bürünüp ortaya renkli olarak çıktığı için insanlar aldanışa tutulmuş, devamlı toprağın evlatlarına tamah etmektedirler. Ne diyor Cenab-ı Mevlana… “Evlatlarına bu kadar tamah ediyorsunuz, biraz da anasına tamah edin.”
İnsan bu aleme nefsi arzuları için çalışmaya gelmedi. Cenab-ı Allah kendisini güzel bir dille yad etsin, onu güzel bir dille yaşatsın ve onunla yaşasın diye insanı yarattı. İnsanı yeryüzünde en mukaddes varlık olarak meydana getirdi, kendisine elçi olarak seçti. Bütün bilgileri insanla bildirdi ve insanı dünyaya hakim kıldı. İnsan aslını arayıp bulursa en büyük zenginliğe kavuşur ama aslını bulamazsa ömrünü boşuna geçirmiş olur. Gün gelir vade biter, davet gelir, davet edilen yer için hiçbir şey yoksa esafiline, ayak altı olmaya gider. Hazreti Muhammed, insanlara güzel bir tebligat bırakmış, bindörtyüz küsur sene geçmiş sevenleri ile anılıyor. Hazreti İsa desen, Hazreti Musa desen, onlar da sevenleriyle anılmaktadırlar. İşte bunlar bize örnek. Eserleri de var. İnsan hiç olmazsa haftada yarım saat Hazreti Mevlana’nın eserleri ile meşgul olsa yine kazançta olur. Hiç okumuyorsunuz. Düşünüyor musunuz ki, bu geçici ömür bir gün bitecek, gençlik elden gidecek, izin verirse yaşlanacaksın. O zaman “Allah” diye sarılacaksın, zikretmeye kalkacaksın. O zaman korku başlayacak, ölüm sana acı gelecek.
Mevlana’mız ölümü çok güzel bir hale getirdi. Bütün dünyaya ölüm hakkında ne buyurdu? “Ölüm benim kına gecem, nefesimi verdiğim an sevgiliye kavuşacağım. Ömür boyu hep bu anı inledim” dedi. Çünkü Hazreti Mevlana tamamen Yaratıcı’da kendini fani kılmıştı. “Gören gözüm, işiten kulağım, söyleyen dilim, yürüyen ayağım, tutan elim, bütün o kudret bedende ne varsa hepsi sevgilime ait, bana ait hiçbir şey yok” dedi. Onun için yola korkusuz çıktı. Allah bizden temiz bir gönül istedi. Sen oraya temiz bir gönülle bağlanırsan, haliyle ona uygun işler yaparsın, ama sen Allah’a gönül bağlamazsan gece gündüz namaz kılsan, yine çirkin işler yaparsın. Çünkü Allah’a bağlanmamış, onu tanıyamamışsın, nefsinde kalmışsın. Onun için temiz bir gönül herşeyin üstündedir.