FÎHİ MÂ-FÎH’DEN SOHBETLER – 42

Hâlden Hâle…

İnsanın üç hâli vardır. İlki şudur: Adam, Tanrı çevresinde çizginmez; herkese ibâdette, hizmette bulunur. Kadına, erkeğe, mala mülke, çocuğa, taşa, toprağa ibâdet eder de Tanrı’ya ibâdet etmez. Derken insanda bir bilgi, bir anlayış belirir, Tanrı’dan başkasına hizmet edemez olur. Derken bu hâlde de ileri gittikçe gider; öyle bir hâle gelir ki ne Tanrı’ya tapı kılıyorum diyebilir, ne tapı kılmıyorum diyebilir; bu iki mertebeyi de aşmıştır artık. Bu topluluktan bir ses bile duyulmaz.

Doğuş Vakti ve Batış Vakti…

Önceleri şiir söylerken şiir söylemeye büyük bir istek duyardım; o vakit ki şiirlerimde tesirler vardı. Şimdiyse o istek arıklaştı; battı gitti; fakat yine de şiirlerimde tesirler var. Ulu Tanrı’nın türesi bu; her şeyi doğuş vaktinde geliştirir; onda büyük tesirler yaratır, birçok hikmetler belirtir. Batış vaktinde de aynı geliştirme vardır. 

“Doğunun da Rabbidir, batının da.”

Yâni doğan istekleri de yetiştiren odur, batan istekleri de.

Tanrı’nın Kudret Avucundaki Yay…

İşleri yaratan Tanrı’dır, kul değil. Hayır olsun, şer olsun, kuldan beliren her işi kul, bir kuruntuya uyar, bir şey umar da yapar. Fakat o işteki hikmet, kulun aklına fikrine geldiği kadar değildir. O işte kendisine görünen anlam, kendisine beliren hikmet, elde ettiği fayda, gördüğü, elde ettiği kadardır da o yüzden o işi işlemiştir. Fakat onun tümden bütün faydalarını Tanrı bilir; o işten neler elde edecek, Tanrı bilir onu. 

Meselâ, ahrette sevab elde etmek, iyi bir ad-san ıssı olmak, dünyada da amân bulmak için namaz kılarsın. Fakat o namazın faydası o kadar değildir; vehme sığmayacak kadar yüzbinlerce faydalar elde edeceksin amma faydaları Tanrı bilir de kulu bu işe koyultur. Şimdi insan, Tanrı’nın kudret avucunda bir yaya benzer. Ulu Tanrı, onu işlerde kullanır durur. Gerçekte yapan eden Tanrı’dır; yay değil. Yay bir araçtır, fakat Tanrı’dan haberi yoktur, dünyanın durması için gaflet içindedir. Kimin elindeyim ben diyen, kimin elinde olduğunu bilen yay, ne büyük yaydır.

Rubaî:

“Sevgilim, ayağımı bağlayan sensin. Sevgilim, ben senin mestinim. İster ok olayım, ister yay yüzüğü; ben senin elindeyim, seninim.

Göklere doğru fırlar, yücelirsem, senin yüzünden fırlar, yücelirim. Mest olmuşsam, senin mestinim, alçalırsam senin yüzünden alçalırım. Varsam senin yüzünden var olmuşum.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.