FÎHİ MÂ-FÎH’DEN SOHBETLER – 59

Adâlet Arslanı…

Tanrı rahmet etsin, esenlik versin, Peygamber dedi ki: “Bir an adâlette bulunmak, altmış yıl ibâdetten hayırlıdır.”

Bu, o hikmet yeşilliğinin bülbülünden, o dileyiş sedefinin incisinden, o kudret bahçesinin yeni yetişmiş fidanından, o san’at ustasının şaşılacak san’atından, o, yoktur Tanrı’dan başka tapacak sözünün şahnesinden, o yücelerdeki toplumun kervanbaşısından, o yaklaştı yakınlaştı odasında oturandan, o daha da yakınlaştı bucağının konuğundan, o noksan sıfatlardan arı biliriz. Tanrı’yı ki kulunu geceleyin götürdü durağında yurt tutandan, o vahyetti kuluna ne vahyettiyse haznesinin haznedârından, o ahiret hocasından, o dünyanın en ulusundan, en iyisinden, o kadri yüceltilmiş, o seçilmiş Muhammed Mustafâ’dan gelmiş dosdoğru bir haberdir… 

Övüşlerin en olgunu, en yücesi ona şöyle buyuruyor yâni: Ey peygamberlik mîrasına konanlar, şu muştulukla dopdolu buyruğu taç taht sahiplerine ulaştırın; bu lûtuf adını sanını padişahların yedinci kat gökte bulunan sayvanlarına kazıyın; bu inciyi padişahların kapısına götürün; şu lâtif sözü adâlet sahiplerine okuyun; bu şaşılacak sırrı onlara duyurun; bu eşsiz nükteyi onlara anlatın. Deyin ki: A taca-tahta, a devlet, baht memleketlerine sahip olanlar, esirgeme ağacını gönüllerinize dikin; adâlet suyuyla sulayın, yeşertin o ağacı; zulüm sarmaşığını uzaklaştırın ondan… 

Böyle yapın da saltanatınız doğru düzen yürüsün. Çünkü adâlet, pek yüce bir şeydir, pek değerli bir incidir. Adâlet nedir? Saltanatın gözcüsü; memleketin düzgünlüğü, devletin koruyucusu, ülkenin bekçisi, baht gelininin bezeyicisi, tahtın süsü püsü, kutluluk kimyâsı, ululuk sermâyesi, devletin güzelliği, eminliğin fetih buyruğu. 

İşte buracıkta, yanıbaşında adâlet denen zât… Ulular ulusu onun hakkında şöyle buyuruyor: Bir an adâletle eş dost olursan bu, ibâdet meydanında bir yol ayakta durmadan daha iyidir. Bir an adâletle solukdaş olursan bir yıl ibâdete el atmandan hayırlıdır. Çünkü ibâdet kuşunu herkes tutar amma adâlet doğanını padişahlardan başkaları tutamaz. İbâdet ceylânını her zâhid tutar amma adâlet arslanını buyruk ıssı olanlardan başkaları avlayamaz. 

Adalet arslanı, öyle her padişaha, her buyruk ıssına da râm olmaz. Adâlet arslanını bilgiden başka bir lokmayla avlamaya, yumuşaklık kemendinden başka bir kementle bağlamaya, ihsân tuzağından başka bir tuzakla elde etmeye imkân yoktur. 

Hamdolsun Ulu Tanrı’ya ki dünya mülkünün memleketlerine hüküm süren padişahlar, adâleti istemedeler. Adâlet de Âdemoğulları padişahı, âlemin tek buyruk sahibi, devlet ve dinin filânını istemede. Tanrı şanını yüce etsin ki bu yüzyılda hem bilgi lokmasıdır o, hem yumuşaklık kemendi, hem de lûtuf çayırlığı. Şanı yüce, noksan sıfatlardan arı, sınıkları onaran Tanrı, sanki adâleti, insafı, şu dünya padişahının boyuna göre ölçmüş biçmiş, kesip dikmiş. 

Adâletle insaf, bu devlet kapısında bulundukça verimi de şu olur: Her gün bu bahçede yeni bir gül biter. Ulu Tanrı, dünya durdukça, yüzyıllar sürüp gittikçe bu padişaha ömür versin, devletinden faydalandırsın onu. Gerçekten de Tanrı kerem sahibidir, cömerttir.

Tanrım, ey âlemlerin Rabbi, ey yardımcıların hayırlısı, kalem ve bilgi ehli olan tapısının emînlerine, devletinin beylerine tümden yardımınla, lûtfunla özellikler ver; burada bulunanların topunu da güzelliğini, ululuğunu seyredenlerden kıl.

“A bilgi ıssı, adâlet ıssı padişahlar padişahı, 

Zulüm, adâlet kılıcınla kesildi gitti. 

Fitne, senin kahrından korktu da kalktı,

O yokluk konağına doğru yüzlerce konaklık yol eşti. 

Sevin ey padişah, kapını toprağı, 

Gönlün durağı tapın; gözse kapına dikilmiş. 

Rum, Çim, Türkistan padişahları, 

Kutlu, devletli tahtının önünde durmada. 

Cömertliğinden yarım katre, uçsuz-bucaksız bir deniz olmuş….

Yumuşaklığından yarım zerre, 

Bâbül kesilmiş, gök bile sana aykırı gitse noksandadır,

Zerre bile sana uysa olgunluğa erer, 

Tahtının basamağı, gökyüzüne taçtır… 

A felek, taç gerekse sana, indir onu.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.