Gelmiş geçmiş onca düşünür, sayısız velî ve Hakk aşığı içinde Mevlâna kadar insanı yücelten ve insanın Tanrı katında ne kadar yüce bir varlık olduğundan bu kadar açık bahseden bir üstâd daha olmamıştır.
Sevgiyi ve aşkı onun kadar derin anlatan ve tüm insanlığa armağan eden başka birine daha rastlamak mümkün değildir. Mevlâna, baştan aşağı bir tevâzu abîdesi ve sadece yaşadığı devrin değil tüm devirlerin aydınlık ışığıdır. Tüm insanlığın düşünen başı, duyan gönlü olan Mevlâna’nın yolu sevgi ve barıştır.
Mevlâna’ya göre sevgi; insanı hayata bağlayan zincirin en güçlü halkası ve insanı yaratanına ulaştıracak bir merdivendir. Tanrı ve insan sevgisi ile yanıp kavrulan Mevlâna, son nefesine kadar insanın etrafına faydalı olmasını ve hizmet etmesini ister.
Bu konuda şöyle seslenir: “Bir mum dahî eriyip gideceğini bildiği hâlde etrafına ışık saçmaktan geri durmaz. Ey insan, sen ki yaratanın kudretiyle dopdolu iken neden geri durasın?”
Mevlâna’nın ağzından çıkan her sözü ve davranışı, birlik ve kardeşlik ile doludur. Seslenişi bütün insanlara ve insanlığadır.
Mevlâna insanların arasındaki dayanışmaya çok büyük önem verirken bu yardımlaşmanın, ancak olgun insanlarda görülen güzel bir davranış olduğunu açıklar ve şöyle der: “Eğer insan birbirine yardım etmiyor, birbirinin mutluluğunu istemiyorsa ve olgun değilse o, insan değildir.”
Mevlâna, en büyük işlerden, en küçük ayrıntıya kadar her hususta başkalarını düşünen, kayıran, severken aynı zamanda insanların gönüllerini tamir eden ve insanlardaki ıstırapları yumuşatan, fenâlıkları eriten, ihtirasları yok eden, kirleri temizleyen bir gönül sultanıdır.
Beyit:
“O bir çimendir. Kıyâmete kadar onun gülleri açılsın, solmasın. O bir eşsiz güzeldir. İki dünya da onun yüzüne fedâ olsun.”