İNSAN-I KÂMİL HAZRETİ MEVLÂNA – 10

Yüce Pîr, Mesnevî’de, “Kimi aşık görürsen bil ki maşuktur. Çünkü o, aşık olmakla birlikte maşuk tarafından sevildiği cihetle maşuktur da. Susuzlar âlemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzları arar” diye buyurur.

Mürşid-i kâmil öylesine yüce bir makâmdır ki, tâlibi çok olduğu gibi, kendisini mürşid olarak gösteren bir takım kendini bilmez kişiler, yolcuyu yolda bırakmaktan çekinmeyebilirler.

İşte onlara da Hazreti Mevlâna şöyle ders verir: 

“Ey yobazların şeyhi, ihtimâl sen bilmezsin,

Aşk dünyasınınn da bir mahşeri vardır.

Orada ne günâh, ne amel defteri, ne de mizân var,

O mahşerde ne Müslümanlık var, ne de kâfirlik.”

Hazreti Muhammed’i hiç görmeden aşık olup, O’nun aşk ateşinde yanarak, ‘O’ olan kişilerin, yâni mürşid-i kâmillerin yeri tabî ki yüce Pîr’in nazârında bir başkadır:

“O’nun kibriyâsının çatısının altında,

Öyle Allah dostları vardır ki,

Melekleri avlarlar.

Peygamberleri ganîmet alır,

Tuzaklarında Allah’ı tutarlar.”

Mürşid-i kâmile teslim olan kişinin, dünyadan elini ayağını çekmesini asla istemez. Müridinin, elinin işte, gönlünün kendisinde olmasını öğütler.

Ahmed Eflâkî Dede, Hazreti Pîr’in müridlerine şöyle seslendiğini ifâde eder:

“Hepiniz elinizin emeği ile kazanın yiyin. Her müridimiz bir iş yapsın, rızkını kazansın. Bunu yapmayan beş para etmez.”

“İnsanın kazancı da kaybı da çalışmaktan ileri gelir. Takdîr Allah’ındır, ancak, çalışmak da Allah’ın takdîridir.”

“Tevekkül ediyorsan, çalışmak husûsunda tevekkül et kazan, ondan sonra mürşidine bağlan.”

Kasîde:

“Biz senin rüzgârının önünde toz gibiyiz. Sürüp götürdüğün yere nasıl olur da gitmeyiz? 

Biz senin ilkbaharının nuru ile yeşiliz, harâretliyiz. Sonbaharının tesîri ile de sapsarıyız, soğuğuz. 

Senin hilminin aksi ile baş eğmişiz, teslîm olmuşuz. Öfkenizin aksi ile de savaştayız. Onunla bununla çekişir dururuz. 

Bizi yokluğa gönderirsen, yok olur gideriz. Keremini çoğaltırsan, hepimiz adam oluruz. 

Dünyadan da üstün ve ileri olanı görünce, iki dünyayı da kırar geçiririz. 

Aşıkların gözlerine hem canız, hem de cihan! Kötülerin gözlerine ise ölümüz, derdiz! 

Mâdemki sen bize; ‘Yeter!’ dedin, biz gülün ve gül bahçesinin bülbülü olduğumuz hâlde, emrine uyarız, susarız.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.