İNSAN-I KÂMİL HAZRETİ MEVLÂNA – 11

Teslimiyeti tam olan mürid, asla mürşidini sorgulamaz. 

Hazreti Mevlâna, zamanının Konya emîri Mûiniddin Pervâne’ydi. Emîr, Hazreti Mevlâna’yı çok sevmekteydi. Bir gün kendisini ziyarete geldi. Ancak Hazreti Pîr uzun süre kendisini huzura kabul etmeyip beklettikten sonra, Sultan Veled ile kendisine, bugün kendisine zaman ayıramayacağı haberini gönderdi.

Sultan Veled biraz da çekinerek, Emîr Pervâne’ye durumu iletti. Bunun üzerine Pervâne, “Ben, Mevlâna, benimle meşgul olsun, benimle konuşsun diye gelmiyorum. Sadece şeref kazanmak, kullarından ve müridlerinden olmak için geliyorum. Önceki bir gün Mevlâna yine meşguldü, bana yüzünü göstermedi. Geç vakte kadar, beni beklettikten sonra, başından savdı” diye cevap verdi.

İçeriden konuşmayı duyan Mevlâna, Emîr’i huzuruna kabul etti ve şöyle cevap verdi:

“Sizi beklettikten sonra, başımızdan savmamız, size karşı lütfumuzdur. Halktan birileri kapınıza geldiğinde, onlara karşı böyle davranmamanız için, size bu acıyı tattırdım.”

Anlaşıldığı gibi, mürşidin, müridlerine olumsuz gibi görünen bir davranışının altında, mutlak geçerli bir neden gizlidir.

Şunu unutmamak gerekir ki, iyi bir mürid olan Hüsâmeddin Çelebi’de teslimiyet olmamış olsa idi, bugün bizlere ışık tutan, o yüce kitap Mesnevî’den sohbetler yapılamayacaktı.

Hazreti Mevlâna, müridlerini eleştirenlere, âleme geliş sebebini anlatarak şu cevabı veriyor:

“Benim müridlerim iyi insanlar olsalardı, ben onlara mürid olurdum. Kötü ahlâklarını değiştirip, iyi insanlar zümresine girmeleri için müridliğe kabul ettim. Allah’ın rahmetine mazhâr olanlar kurtulmuşlardır. Fakat lânetine uğramışlar, tedaviye muhtaçtırlar. İşte biz bu lânetlikleri, rahmetlik yapmak için dünyaya geldik.”

Şiir:

“Mücevher varken, pul neye yarar,

Aslını bilmeyen kul neye yarar.

Herkes bir yol tutturmuş gidiyor,

Mevlâna’ya varmayan yol neye yarar…”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.