Allah ilminin esâsı Hazreti Muhammed’dir. Bu mânâya giriş Hazreti Ali’dir. Hazreti Ali makâmı mürşid-i kâmildir. Hazreti Mevlâna’ya göre mürşidi bulmak cennet ağaçlarının gölgesine sığınmak demektir.
Hazreti Mevlâna bir rubâisinde şöyle buyurur:
“Ey oğul yârini bulduysan,
Niye coşmuyorsun?
Bulamadıysan niye aramıyorsun?
Ya ara bul, ya da bulduğunu duyur…”
İlim sahipleri her zaman hikmet sahibi olmayabilir. Hazreti Musa, bir peygamber iken Hızır’a ihtiyaç duymuştur. Öyle ki, ay bir ışık kaynağı olmadığı hâlde güneşin ışığını aksettirmektedir. Hazreti Mevlâna, güneşi bile bir ışık kaynağı olarak görmemektedir. Ona göre güneş, velîlerin nurunu aksettiren bir aynadan ibârettir. Velîler güneşlerin güneşidir.
Hazreti Mevlâna, Mesnevî’sinde, mürşid-i kâmil için delil arayan kişilere şöyle seslenir:
“Güneşin varlığına delil, yine güneştir. Güneşe karşı gözlerini kapayan, gözünün önüne bir engel koyan veya türlü sebeplerle güneşi göremeyen, güneşi inkâr etti. Bundan güneşe ne zarar geldi?”
Mürşidi görmeyen, inkâr eden pek çok kişi olabilir ama onlar mürşide bir noksanlık veremez. Nasıl ki güneş, yaradılışı icâbı her yeri ısıtıyor ve aydınlatıyorsa, mürşid-i kâmil de her karanlık kalbi aydınlatır ve ısıtır.
Kasîde:
“Ey canların canlarının canı! Sen cansın, hatta candan da öte bir şeysin. Ey madenlerin kimyâsı! Sen bir madensin ama daha da ileri bir şeysin!
Ey bâkî olan, batmak nedir bilmeyen güneş! Ey her yerin çarşısının, pazarının sakîsi! Ey zevk ve neşe kaynağı! Sen güzelliksin, güzellikten de öte başka bir güzelliksin, başka bir şeysin!
Ey Hakk mazhârı, ey eşi bulunmaz, şaşılıp kalınacak varlık! Sen her gaybı, her gaibi bilirsin. Daha da neler bilirsin neler.
Afyona benzeyen aşkla, bazılarını Leylâ edersin, bazılarını Mecnûn! Ey nuru ile gökleri aydınlatan! Sen daha başka bir şeysin!
Ey göğüslere nur, sabırlara ümit olan azîz varlık! Göklerdeki bulutları meçhul ufuklara doğru sürersin. Daha da neler edersin neler!
Ey peygamberlerin övündükleri azîz varlık, ey velîlerin mânevî yiyeceği, ey gönül köşkünü yapan! Sen daha da neler yaparsın neler.
Ey mağfiret hazinesi, ey merhamet denizi! Kapından başka dayanılacak kapı yok! Zaten senin kapından başka kapı yok!”