MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (143)

Cenab-ı Hakk’a varmak isteyenlere nasıl bir yol gösterirsiniz? Bu yol, bilgi ile midir, imanla mıdır, anlamakla mı, yoksa yaşamakla mıdır? Ne dersiniz?

Cenab-ı Hakk’a varmak için en başta inanç olması lazımdır. İnançtan sonra iman olması gerektir. Yolcunun Hakk’a varması için, ona yol gösteren mürşidine tam bir imanla bağlanması ve onun sözlerini can kulağı ile dinlemesi ve benimsemesi gerektir. Yolcu böyle bir hale bürünürse, onun imanı sahidir ve mürşidi de Hakk’tır.

“Peygambere indirileni dinledikleri zaman onun Hakk olduğuna aşinalıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup boşandığını görürsün. Onlar: ‘Ey bizim Rabbimiz, inandık iman getirdik, şimdi Sen bizi şahitlik yapanlarla beraber yaz!’ derler.” (Maide, 83)

Buna en güzel örnek Hazreti Ali Efendimizdir ve şöyle buyurur: “Ben görmediğim Allah’a ne inanırım, ne de iman ederim.”

Hazreti Ali Efendimizin inandığı ve iman ettiği kişi Hazreti Muhammed’di. O, Allah’ın sıfatını Hazreti Muhammed’de gördü.

Bir mürşid-i kamil, yolcusunun aklına, ruhuna ve gönlüne en güzel şekilde hitab ederse, onun bütün boşluklarını doldurursa, o zaman yolcu görecek ki, mürşidinin dışında başka gidilecek hiçbir yer yoktur. Bunu görünce de mürşidine ikrar verir ve artık mürşidini Hakk olarak bilir.

“Allah, iman sahiplerinin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.” (Bakara, 257)

Kamil bir mürşid, adı üstünde ‘kamil’, yani kemalata ermiş, aklı kemal bulmuş. Mürşid-i kamil kitabi konuşmaz, hitabi konuşur. Neden hitabi konuşur? Çünkü onun bütün vücudunu Sevgilisi sarmıştır ve içinden ne doğarsa, yolcusuna onu sunar. Yolcusunun cemaline bakar, gönlünü okur ve ona göre konuşur. Çünkü insan sohbetle aydınlanır. Biz her zaman şunu deriz: “Nerde muhabbet, orda Muhammed.” Muhabbet olmayan bir yerde Muhammed bulunmaz.

“Gerçek müminler, ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri ürperir; karşılarında ayetleri okunduğu zaman, imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2)

Peki Hakk’ı bu alemde nasıl bulacağız? Bir mürşid-i kamil, Hazreti Muhammed Efendimize bende olmuş ise, O’nun yüzüyle topluma yüz tutuyorsa, O’nun dilinden konuşuyorsa, onu sevmek Hazreti Muhammed’i sevmektir; Hazreti Muhammed’i sevmek de Allah’ı sevmektir. İşte böylece yolcu Allah’ı görmüş olur.

Hazreti Mevlana ile Şems-i Tebrizi Hazretlerinden misal verelim, her ikisinin de selam olsun üzerlerine. Hazreti Mevlana, son nefesinde, ne babasına yola çıkmıştır, ne de ikinci şeyhi Seyyid Burhaneddin Efendiye yola çıkmıştır. O’nun yola çıktığı Zat, Şems-i Tebrizi Hazretleridir.

Hazreti Muhammed Efendimiz, selam olsun üzerine, Hakk’a yürümeden önce Hazreti Ali’de varlığını göstermiştir ve O’nun ruhu Hazreti Ali’de ikamet etmiştir. Hazreti Ali Efendimiz de, selam olsun üzerine, son nefesinde şehadet getirirken Hazreti Muhammed’e yola çıkmıştır.

“O gün bütün insanları imamları (önderleri) ile çağıracağız.“ (İsra, 71)

Bizlerin de yolumuz, mürşidlerimizin ve Pirimizin vasıtasıyla, Resulallah’a çıkar. Yolcu, bir mürşid-i kamile varmadan, Resulallah’ın hakikatine varamaz.

“Ey Rabbimiz, gerçekten biz: ‘Rabbinize iman edin!’ diye imana çağıran sesini işittik ve derhal iman ettik. Ey Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizleri, Sana ermiş kullarınla birlikte yanına al!” (Al-i İmran, 193)

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.