MERAM’DAN SİLİVRİKAPI MEVLANA KÜLTÜR MERKEZİ’NE… (164)

Cenab-ı Mevlana diyor ki: “İlahi aşkın şarabı takva küpündedir” ve yine bir başka yerde de şöyle buyuruyor: “Saki! Kadehi ilahi aşkla doldur, mesthaneye ekmek sözünü etmekten uzak dur. Sun Kevser’i, kansın suya hep gönüller, deryada yüzenler sudan başka ne ister. Doldur o şaraptan yine doldur, yine bir sun, dursun gece ey dost, onu durdur, ne olur… Vur uykumu, zincirlere vur, geçmesin anlar; varmaz gecenin farkına varmaz uyuyanlar. Hakk’ın o misafirleri Cibril’le beraber Kevser suyundan aynı gümüş taçtan içerler. Has kullara gökler ötesinden iner ihsan, ikramsa budur başka ne ister daha insan. Dostun dudakları dokunur kırmızı şarabına dostun, ancak onu takva denen küpte bulursun. Hakk ehlinin üstadı Rab’dır, elbette kitap ehlinin üstadı kitaptır.” Ne buyurursunuz Hasan Dede?

Hazreti Peygamber Efendimiz, namaz esnasından secdeye vardığında başını uzun bir müddet secdeden kaldırmazmış, sahabe de Resulallah’a bir şey oldu diye korkarlarmış.

“Ey Muhammed! De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de alemlerin Rabbi Allah içindir.” (Enam, 162)

Hazreti Mevlana, “takva” dediğinde namaz kılanları söylemek istiyor. Fakat burada iki farklı namaz vardır: Birincisi erkanı kılmaktır; ikincisi ise namazın sahibini kılmaktır. Peki kimdir namazın sahibi? Hazreti Resulallah… Namaz deyince de sadece vakitleri, rekatları düşünmemek lazım; eğer bir insan büyük bir aşkla, sevgiyle gönlüne Hazreti Muhammed Efendimizi koymuş ise, o kişi her an namazda sayılır. Ama eğer namaz kılanın gönlünde Hazreti Muhammed yok ise, o kişinin de kıldığı namazların, yaptığı ibadetlerin pek bir değeri yoktur.

“Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın.” (Nisa, 103)

Hazreti Mevlana, bir cuma namazında secdeye vardığında, ancak bir sonraki cuma günü kaldırmıştır başını secdeden. Ve Fihi Ma-Fih’de de namaz hakkında şöyle buyurur: “Namaz bir kalıptır; başı tekbir sonu ise selamdır. Ama aşıkların namazı başkadır; onlar kalıba sığmazlar.”

“Ve esenlik ona! Doğduğu gün, öldüğü gün ve diriltilerek kabrinden çıkarılacağı gün.” (Meryem, 15)

Bir Hakk aşığını erkana sokamazsın, çünkü o erkana uyamaz, diğerlerinin namazını da bozar. Onların halleri meczupları andırır, çünkü o şaraptan içmiş. Şaraptan maksat ilahi aşktır. Aşık, her an sevgilisi ile rabıtadır, onun aşkıyla kendinden geçmiştir. Bundan büyük takva da hiçbir yerde yoktur.

“Ey iman edenler! Sarhoş iken kendinize gelinceye kadar namaza durmayın.” (Nisa, 43)

Fakat bir de dünya sarhoşluğu var ki, o sarhoşluk da insanın gözlerini kör eder. Namaza durur ama aklı hep dünyadadır. Allah hepimizi bu gibi sarhoşluktan korusun.

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.” (Maun, 4-5)

Bakın Mevlana’ya bir gün birisi soruyor: “Mahşer ve ahiret ne demektir?” Mevlana şu cevabı veriyor: “Mahşeri görmek istersen gündüze bak, ahireti görmek istersen geceye bak. Aşığa ne mahşer gerek ne ahiret; sadece sevgilisi gerek…”

Aşık olan kişinin hali, davranışı farklıdır. Aşık olan kişide Hakk’ın nefesleri zuhur eder. Aşık her an takvadadır.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.