FİHÎ MÂ-FÎH’DEN SOHBETLER – 2

İnsana Perde Olan Nedir?..

İnsan, pek büyüktür. Onda her şey yazılmıştır. Fakat perdeler, karanlıklar, kendisindeki o bilgiyi okumasına meydan vermez. Perdeler ve karanlıklardan maksat, çeşit çeşit, renk renk oyalanmalardır. Yâni çeşitli dünya tedbîrleri, türlü türlü istekler bu perdeleri meydana getirirler.

İnsan, perdeler ve karanlıklarla beraber yine de birşeyler okuyor, bazı şeylerden haberi ve bilgisi var. Peki ya, şu karanlıklar ve perdeler kalkarsa ondan nasıl bilgiler meydana çıkar bir kıyaslayın… Sayılamayacak kadar çok bilim ve sanat insandan meydana gelir.

Hani insan ölüleri gömmeyi bir kargadan öğrendi, derler ya; bu da insandaki bilginin kargaya yansımasından meydana gelmiştir. O işi kargaya yaptıran, yine insanın dileği ve isteğidir.

Tanrı’nın Dileği, Kulun Tedbîrinden Önce Gelir…

İbrahim Edhem, padişahlığı zamanında ava gitmişti. Atın üzerinde, bir ceylanın ardına düşmüştü. Atını süre süre ordudan iyice uzaklaştı. Yine de ceylanın peşini bırakmadı.

İş, haddini aşınca ceylan dile geldi; yüzünü geri çevirdi ve dedi ki: Bunun için yaratmadılar seni. Tut ki beni avladın, ne olur bundan?

İbrahim Edhem, bu sözleri duyunca bir nârâ attı, kendini attan yere fırlattı. O ovada bir çobandan başka kimse yoktu. Ona yalvardı, yakardı, mücevherlerle süslü elbisesini ona verdi, çoban kıyafetini o giydi. Hâlimi kimseye söyleme, dedi ve yola düştü.

Onun maksadı ceylanı avlamaktı, Ulu Tanrı’ysa bir ceylanla onu avladı. Dünyada her zaman Tanrı’nın dileği oluyor.

Kasîde:

“Gerçek aşka tutulmamış, o sevgiyi kendine iş edinmemiş ruhun yok olması daha iyi. Çünkü onun varlığı ayıptan, ârdan başka bir şey değildir. 

Hakîki aşkla mest ol! Kendinden geç! Çünkü dünyada ne varsa hep aşktan ibârettir. Aşkla meşgul olmaktan başka dosta lâyık bir iş güç yoktur. 

‘Aşk nedir?’ diye sorarlarsa de ki: ‘Aşk dileği, isteği, yapıp yapmama arzusunu, irâdeyi terk etmektir. İhtiyârı terk etmeyende hayır yoktur, iyi insan değildir.’ 

Ebedî olarak bâkî kalan ancak aşktır. Bundan başkasına gönül verme, hepsi eğretidir. 

Ne vakte kadar fânî olan, ölü sayılan sevgiliyi kucaklıyacaksın? Öyle bir canı kucakla ki, ona son yoktur. 

Baharda doğan şey, güz mevsiminde ölür. Aşk gül bahçesine bahardan imdât yoktur. Aşk çiçeklerinin ilkbaharın yardımına ihtiyaçları bulunur mu? 

Beden atının üstünde titreyip durma! İn aşağı! Yaya olarak yürü! Git, bedene ait arzulardan kurtul! Beden atına binmeyenlere Allah mânevî kanatlar verir. 

Dünya ile, maddî isteklerle ilgili düşüncelerle kafanı yorma! Gönlün, içine fânî sevgililerin hayali aksetmeyen bir ayna gibi tertemiz olsun.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.