FİHÎ MÂ-FÎH’DEN SOHBETLER – 3

Tanrı Erine Delîl Arayan Adam…

Birisi Hazreti Mevlâna’ya sordu: Tanrı eri, Tanrı’ya ulaşmış kişi kimdir? Ne sözde, ne kerâmetlerde, ne hiçbir şeyde buna kesin bir delîl yok; çünkü söz, öğrenilmiş olabilir. Kerâmetlere gelince, keşişlerde de var; onlar da gönülden geçeni okuyabiliyorlar, büyü yoluyla pek çok şeyi bilebiliyorlar.

Mevlâna buyurdu ki: Senin birisine inancın var mı, yok mu?

Adam: Eyvallah, dedi. İnancım da var, aşkım da var.

Mevlâna tekrar buyurdu: Senin o adam hakkında inancın, bir delîle, bir ize dayanıyor mu; yoksa gözünü açmışsın, onu görmüşsün de, öyle mi ona sarılmışsın?

Hâşâ, dedi adam. Bu inanç, delîlsiz, izsiz ve esersiz değil.

Mevlâna buyurdu ki: Peki, neden inanca, bir delîl, bir iz yok diyorsun da, birbirini tutmaz sözler söylüyorsun?

Peygamber Ve Tanrı Erleriyle Dostluğun Faydası…

Tanrı eri tarafından terbiye edilen müridin canı kanatlanır. Fakat aşağılık bir kişinin yanında yetişen onun gibi aşağılık ve gamlı bir hâle gelir, canı onun yüzünden sararıp solar.

Böyle kişileri dost tutan duru bir su olsa dahî bulanır, toprakla karışık bir hâle gelir, berraklığını yitirir. İşte ulu Tanrı, peygamber ve velîleri, arı duru ve ulu sular olarak gönderdi. Bu küçük kirlenmiş sular, o duru suyla karıştı mı, hatırına eski berrak hâlleri gelir. Anlar ki, o bulanıklık ona sonradan geldi, aslında yoktu.

Peygamberler ve velîler, insana önceki hâli hatırlatırlar. Aslına yeni bir şey eklemezler. Şimdi o berrak denizlere benzeyen velîleri bilip tanıyan, ben ondanım, onunum diyen her bulanık su, akar, ona kavuşur, karışır gider. Fakat o ulu suyu tanımıyorsa ve inkâr ediyorsa bu da, küçük suyun aslından gelen bir hâl değildir. Kötü bir dosta yüz tuttuğu için, o küçük su ulu denizi inkâr etmekte, ondan ürküp kaçmaktadır.

Rubaî:

“Ey can! Sevgilinin belâsından kaçma! Belâlara uğramazsan, ızdırap çekmezsen pişmezsin, ham kalırsın. 

O ay yüzlü sevgili ile beraber olunca gece ne hoş geçer? O öyle bir aydır ki her tarafı yüzdür. Her tarafı aydınlıktır. Onun karanlık tarafı yoktur. 

Allah’ın kölesi kulu olan padişah ne de hoş bir padişahtır. Dostundan hiç ayrılmayan sevgili ne kadar da hoştur, vefâlıdır, güzeldir! 

Ey beden, sen sus da gönlüm söylesin! Çünkü gönlün sözünde ne ‘sen’ vardır, ne ‘biz’ vardır!”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.