FİHÎ MÂ-FÎH’DEN SOHBETLER – 5

Aşk Dâvâsı ve Şüphe İpi…

Şimdi Ulu Tanrı buyuruyor ki: A tutsaklar, önceki yolunuzdan döner, korkuda da, umutta da beni görür, her hâlde kendinizi yok etmeme karşı yok olmuş sayarsanız sizi bu korkudan kurtarırım; sizden yağmalanan, elinizden çıkan her malı tekrar veririm size; hattâ kat kat fazlasını, daha da iyisini verir, sizi bağışlarım; dünya devletine âhiret devletini de katarım. 

Beyit: 

“Aşk dâvasına girişmek kolay, fakat o dâvâya kesin delil gerek.”

Abbas, tövbe ettim, tuttuğum yoldan döndüm dedi. 

Mustafâ, Ulu Tanrı ettiğin dâvâya delil ister buyurdu. Abbas, hadi dedi, ne delil istiyorsan söyle. 

Mustafâ, Müslüman olduysan, Müslümanlığın iyiliğini istiyorsan, sende kalan malların bir kısmını müslüman ordusuna bağışla da Müslümanlık kuvvetlensin buyurdu. 

Abbas, a Tanrı Elçisi dedi, bende ne kaldı ki? Hepsini yağmaladılar; bir eski hasır bile bırakmadılar. 

Tanrı rahmet etsin, Mustafâ, gördün mü buyurdu, gerçek değilsin tuttuğun yoldan dönmedin; ne kadar malın var, nerde sakladın, kime ısmarladın, nereye gömdün, gizledin, söyleyeyim mi? 

Abbas, hâşâ dedi. 

Mustafâ buyurdu ki: Bu kadar malı anana vermedin mi; filân duvarın dibine gömmedin mi, ona, dönersem bana verirsin; esenlikle dönmezsem şu kadarını filân işe harcarsın, şu kadarını filâna verirsin, bu kadarı da senin olsun diye etraflıca vasiyette bulunmadın mı? 

Abbas bunu duyunca parmak kaldırdı, tam gerçeklikle inandı. Dedi ki: Ey gerçek Peygamber, ben, Hâman gibi, Şeddad gibi daha başkaları gibi eski padişahlara nasıl felek yâr olduysa sana da yâr oldu, baht elverdi sanıyordum. Fakat bunu buyurdun ya, bildim anladım ki bu devlet, o yandandır, Tanrı’dandır. 

Mustafâ buyurdu ki: Doğru söyledin bu sefer; içindeki şüphe ipi koptu, duydum; sesi kulağıma geldi. Canımın ta içinde gizli bir kulağım vardır, kim şüphe ve kâfirlik zünnârını koparırsa o gizli kulakla o koparma sesini duyarım, can kulağıma gelir. Şimdi doğru söyledin, iman ettin.

Rubaî:

“Eğer sen aşık oldunsa aşkın sana delîl olarak yeter! Yok aşık olmadıysan artık ne diye delîl istersin? 

Bu kadarcık da aklın yok mu ki; bakıp göresin? Padişah yoksa bu gökkubbe otağı ne diye kurulmuş? 

Şu gök duvağının, şu gök kubbesinin ötesinde çok güzel, çok güçlü bir yaratıcı yoksa, şu parıl parıl parlayan sayısız yıldızlar kendi kendilerine mi parlamaya başladılar? 

Ermişlerin gözlerindeki ateş gizlilik perdelerini yaktı, yandırdı. Sen ise perde arkasında oturmuş, görünmeyen bir şeye iman edilir mi demedesin.”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.