“Sükut, yalan söylemekten, başkalarını çekiştirmekten evladır.”
Küfür, benlik, isyan, hor görme, bunlar insana ait vasıflar değildir. Bütün bu çirkinlikler, edeb dışı hareketler, nefsi arzular, kimliğine vakıf olamamış kişilerde görülür. Kin, inat, onun bunun arkasından konuşmak, bunlar insana yakışmayan şeylerdir.
Pekala insana yakışan şeyler nedir? Hazreti Muhammed’i örnek almamız lazım; nasıl konuşmuş, nasıl yaşamış? Diğer Peygamberlere, Velilere bakmamız lazım; onların dilinde, isyan, küfür, benlik, onu bunu hakir görme, onun bunun arkasından konuşma var mı? Hiçbiri yoktur.
Diline sahip olan küfürlü muhabbetlerde, isyanlarda bulunmaz. İnsan, kimseyle alaylı tarzda konuşmadan, kimseyi hakir görmeden, bütün çirkin işlerden kendini uzak tutarsa, kendini muhafazaya almış, edebiyle yaşıyor, demektir.
Yalana gelince… Hazreti Muhammed’e sorarlar, “Senin ümmetin yalan söyler mi?” “Benim ümmetim zor durumlara düşebilir, aç kalabilir ama yalan söylemez. Yalan söylediği zaman benden değildir” diye cevap verir.
Bütün Peygamberler ve Veliler sevgi sunmayı, şefkatle kucaklamayı nasihat etmişlerdir. Nimetlerin en büyüğü akıldır. Aklımızı kullanır, dilimizi hoş tutarsak mesele kalmaz. Bunun aksi davranışlar insan olana yakışmaz.
Konuşurken ağzımızdan çıkacak her sözü, Muhakeme-i Kübra’dan, yani akıl süzgecinden, geçirmemiz lazım. Sarfettiğimiz sözler kulağımıza hoş geliyor ise başkalarına da hoş gelir, o zaman ikram edebiliriz. Kırıcı, tenkit edici sözler sarfetmek, başkalarını çekiştirmek doğru değildir. Malum; söz gümüşse, sükut altındır.