🌹“Yâ Rab aşk belâsıyla içli dışlı kıl beni, bir an bile ayırma aşk belâsından beni. Az eyleme yardımını dertlilerden, çok aşk belâları ver bana. Gittikçe artır sevgilimin güzelliğini, bana gelince onun derdine daha çok müptelâ et beni.”
Yine huzûrunda ölmek için salına salına geldim ey defalarca beni gamdan, gussadan, sıkıntıdan kurtaran güzel.
Ben kupkuru, şahrem şahrem yarılmış yeryüzü gibiyim, bulutum da lütfundan, miskim de; gök gürültüsünden başka bir ses istemem, elime kıvrım kıvrım siyah saçlarından başka bir şey almam, başka bir şeye sarılmam.
Sana tutsak olmak, beylikten, hürlükten yüz kat iyi, hele, ey gönlü hasta tutsağım benim, dediğin zaman.
Sana gelen, sana ulaşan bir avuç toprak, senden kaçan, senden uzak bulunan altından yeğdir; hele bir, a benim azıksız yoksulum, dediğin an yok mu?
Macerayı bırak artık, nerde akıl ki olanla, bitenle uğraşacak; virdim de çeng, zikrim de; şeyhim de şarap, pîrim de.
Ey sarhoşların canlarına can, ey eli darların definesi, güzelliğin cennetinde bala, süte gark oldum ben.
Kıyâmeti gördüm, kendimi kaybettim, varlığım görünmez oldu; yay gibi ikiye büküldüm amma ok gibi de uçup gidiyorum.
Ey kendisinden ayrılmama imkân bulunmayan dost, bir avuç topraktım ben, senden esip gelen yel tozuttu, havalara kaldırdı, yüceltti beni, fakat sensiz nerelere gideyim?
Ey göz nûru, din nûru, akıllıca otur dedin, ey perdelerimi yırtan, beni kendi hâlime mi bırakıyorsun ki?
Elest kuluyum, o zamandan seninim, sonra da o zâlim, o gaddar ayrılığın beni tutmuş, pervâsızca sürüp duruyor.
Yüzünün ilkbaharı olmadıkça şu ağacım, nasıl güler, hamurumu sen yoğurmazsan mayam nasıl tutar?
Sofranı, nimetlerini göreli tiritten kurtuldum; varlığını gördüm de o andan beri varlığımdan kaçıyorum.
Benden kaçtın, vazgeçtin mi akıldan da geçerim, candan da; benimle oldun, bana tecellî kıldın mı esir kubbesinden ta üstüne çıkarım.
Oturdum mu ey can, bir selâmcık ver bana, selâmımı al; çünkü bu son oturumum selâmsız olmaz.
Nasıl el çırpmayayım ki, güzelim elimde benim; nasıl ayak vurmayayım ki zir perdem bem oldu, altüst olmuşum zaten.
O sevgiliye bizden selâm götür, öylesine bir doğuya tapı kılmak iyi, çünkü ben de onun yüzüyle nûrlanmışım, onun yüzünden nûr istiyorum.
(Not: Bu yazılar; Hazreti Mevlâna’mızın Mesnevî’sinden ve Dîvân-ı Kebîr’inden, Hazreti Şems’imizin Makâlat’ından, Hazreti Sultan Veled Efendi’mizin İbtidânâme’sinden, Mithat Baharî Beytur Hazretleri’nin eserlerinden, İbrahim Şahidî’nin Gülşen-i Tevhid’inden, Yunus Emre’mizin Dîvân’ından ve Hasan Dede’mizin şiir ve sohbetlerinden alıntılar yapılarak derlenmiştir; mânevî aşkın mestliğini gönüllerimize bir nebze olsun yansıtabilmesi temennisiyle…)
Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…