MEVLÂNA VE SEVENLERİNDEN İNCİLER – 23

🌹“Zülfünün yüzünden gönlümün ayağı çukurdadır. Çünkü zincir gibi halka halka birbirine girmiştir. Zülfünü yakalayınca hemen elime sarıldı, bırak dedi. Sus, dedim, bugün tutunacak gündür.”

O açıklayıcı imam, o Tanrı velîsi safâ ehlinin vücut güneşidir. Yerde, gökte, mekânda, zamanda Hakk’la duran o imamın zâtî, iç ve dış temizliğiyle vasıflanmak vâciptir. Çünkü küfürden, ikiyüzlülükten kurtulmuştur, temizdir…

Onun konağı birlik âlemidir. Dünyevî ve beşerî sıfatlardan dışarıdır. O, insanın hakîkati ve canı gibiydi. Her şey fânîdir, fakat can yaşar, ölmez. Onun hareketi kendinden diri olan ezelî varlıktandır. Bekâ çevresinde döner dolaşır, yaratıkları yaratanın zâtı gibi o bâkîdir. Hakk’ın yüksek sıfatları Ali’nin vasfıdır. Hakk’ın sıfatları zaten ayrı değildir. O, Tanrı’nın zâtine yapışmış o olmuştur. Hani duyduğun lâhutun o gizli hazinesi yok mu; işte o odur. Çünkü o, Hakk’tan Hakk’la görünmüştür. O hazinenin nakdi, tükenmez ilimdi. İşte o ilimden maksûd, yüce Ali’dir. Hakk’ın hikmetini ondan başka kimse bilmez. Zîrâ o hâkimdir, her şeyin bilginidir.

İbtidâsız evvel o idi, sonsuz âhir de o olur. Peygamberlere yardım eden o idi, velîlerin gören gözü de hakîkaten odur. Yüzünün nûrlu parıltısı, kendi ziyâsından bir güneş yarattı. O, Hakk iledir; Hakk ondan görünür. Hakk’a ki, o Hakk ile ebedîdir.

Âdemin toprağı onun nûrundan idi. O sebeple meleklerin tacı oldu; Allah’ın isimleri ondan belirdi. O temiz ve yüce imamın ilmi sayesinde, Âdem, her şeyi anladı. O nûr tek olan yaradanın nûru olduğu içindir ki, melekût onun huzûrunda secde ettiler. Evet, muhakkak ki, Âdem, o imamın nûriyle bütün ilâhî isimleri bildi…

Şit, kendinde Ali’nin nûrunu gördü ve yüksek âlemi öğrendi. Nuh, kendini yüksek menzîle ulaştırıncaya kadar, istediğini hep ondan buldu. Yine ondandır ki kurtuluşa eren Nuh, dehirde gayret tufanını buldu da belâdan kurtulmuş oldu. Halil Peygamber, dostlukla onu andı da, ateş ona al lâle oldu. Nemrud’un ateşi, o Allah’ın dostuna hep gül, nesrin, lâle oldu. Yine o idi ki, keyfiyle kendi koyununu İsmail’e kurban etti. Yusuf, kuyuda onu andı da o saltanât mülkünü süsleyen tahtı buldu. Yakup, onun önünde birçok inledi de Yusuf’un kokusunu alıp gözleri açıldı. İmran’ın oğlu Musa, onun nûrunu gördü de uzun geceler hayran kaldı. Kırk gece kendinden geçti; kavuşma ve görüşme zevkine daldı. Sonra dedi ki: Yâ Rabbi! Bana bu lütfundan bir alâmet ver.

Hakk ona işte sana (Yed-i Beyzâ) nûrlu eli verdim; dedi.

Yine Ali’nin vergisidir ki, Meryem’e arkadaş oldu da İsa vücuda geldi…

O şerîatte ilim şehrinin kapısıdır. Hakîkatte ise iki cihanın beyidir. İki cihanın sultanı Muhammed, Hakk’a yakınlık gecesinde, Allah’a kavuşmanın harem yerinde onun sırrını gördü. Ali’nin nutkunu, Ali’den dinledi. Ali ile birleşilen o yerde Ali’den başka bulunmaz.

Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O, susmaz, söyler. Ebedî ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakîkat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı:

– Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur.

Allah’a içi doğru olanlar yüzlerini ona çevirmişlerdir. Zîrâ o şâhtır, doğru yolu gösterendir, efendidir…

O, bütün Peygamberlerin sırrında idi. Cenâb-ı Mustafa: – Benimle açıkça beraber bulundu, dedi.

Dinde evvel, âhir o idi. Allah ile içli, dışlı o idi…

İşte bunları söyledim ki, bu yüksek mânânın nüktesini öğrensin de yüksek velâyete eresin. Sence apaçık bilinsin ki, hakkiyle yüce olan odur.

Ey efendi! Benimle boşuna kavga etme. Bu böyledir. Hakîkat budur ki, biz hepimiz zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz odur.

(Not: Bu yazılar; Hazreti Mevlâna’mızın Mesnevî’sinden ve Dîvân-ı Kebîr’inden, Hazreti Şems’imizin Makâlat’ından, Hazreti Sultan Veled Efendi’mizin İbtidânâme’sinden, Mithat Baharî Beytur Hazretleri’nin eserlerinden, İbrahim Şahidî’nin Gülşen-i Tevhid’inden, Yunus Emre’mizin Dîvân’ından ve Hasan Dede’mizin şiir ve sohbetlerinden alıntılar yapılarak derlenmiştir; mânevî aşkın mestliğini gönüllerimize bir nebze olsun yansıtabilmesi temennisiyle…)

Kâinatın nûru Hazreti Muhammed Efendimizin, Ehlibeyt Efendilerimizin, yüce Pîrimiz Hüdâvendigâr Mevlâna’mızın, Pîrân Efendilerimizin selâmları, feyizleri ve güzel keremleri, bizleri sevenlerin ve bizleri izleyenlerin üzerine olsun. Allah, sizleri hep güzel günlerde yaşatsın. Sevgiler, Allah’a emânet olun. Huu…

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.