En kıymetli hediye…
Mevlana ile Şems hep biraraya geliyorlar, halvet yapıyorlar. Hüsameddin Çelebi merak ediyor, ne konuşuyorlar orda bu ikisi… Bir gün Mevlana’ya diyor, “Efendi Hazretleri, ben de görebilir miyim Şems’i?” Mevlana, “Bir sorayım” diyor.
Şimdi Hüsameddin Çelebi de o sırada nişanlanacak, hazırlık yapıyor babası, kıza vermek için güzel bir hediye almışlar.
Cenab-ı Pir giriyor Şems’in huzuruna, diyor, “Benim evlatlarımdan biri seni merak ediyor, görmek istiyor, buyur var mı?”
Şems de dönüp diyor, “Ne hediye getirecek bana? Bir hediye getirirse gelsin, hediyesiz almam onu buraya.”
Mevlana dönüp Hüsameddin’e, “Hüsameddin, evladım, Efendim senden bir hediye istiyor” diyor.
“Tamam” diyor Hüsameddin, “bana biraz müsade verin.”
Çıkıyor dergahtan, koşuyor eve. En kıymetli hediyeyi, nişanlısına vereceği hediye kolyeyi koyuyor kutuya, alıyor yanına tekrar geliyor dergaha.
Mevlana’ya, “Geldim” diyor, “söyleyin Efendim beni alacak mı huzuruna?”
Mevlana gidiyor soruyor. Şems, “Buyursun girsin” diyor.
Hüsameddin giriyor içeri, Şems’in elini öpüyor, öptükten sonra kutuyu koyuyor önüne.
Şems, “Ne getirdin güzel evladım” diyor.
“Ben yakında nişanlanacağım. Nişanlıma vermek için ona en kıymetli hediyeyi almıştım. Ama onu senden daha kıymetli göremedim, sana getirdim” diyor Hüsameddin.
Açıyor Şems-i Tebriz kutuyu, bakıyor ki hakikaten çok kıymetli bir kolye getirmiş Hüsameddin.
“Güzel oğlum” diyor, “Bana şu bahçedeki ağaçtan bir yaprak getirir misin?”
“Eyvallah” diyor, “Efendi Hazretleri getiririm.”
Koşarak gidiyor bahçeye, alıyor ağaçtan bir yaprak, getiriyor. Alıyor Şems-i Tebriz yaprağı ve, “Bu da benden, kızıma düğün hediyesi” diyor, veriyor kolyeyi Hüsameddin’e geri.
Hüsameddin Çelebi’nin o saflığı, temizliği çok hoşuna gidiyor Şems-i Tebrizi’nin ve ona birçok iltifatlarda bulunuyor…