Her kuş kendi cinsiyle uçar…
Mevlana buyurur der ki, “Her kuş kendi cinsiyle uçar.” Kumruyla karga beraber uçmaz. Güvercinle kumru beraber uçmaz. Serçe bıldırcınla beraber uçmaz. Hepsi kendi cinsiyle uçar. Bazı kuşları da görürsün farklı cinstirler ama birarada dururlar. Onlar da sakat kuşlardır. Kiminin kanadı kırık, kiminin gözü kör, sakat oldukları için birarada duruyorlar.
Mevlana, kendi evlatlarını Anka’ya benzetir. Ama yok o kuş şimdi… Anka, hemen hemen onbin metre yükseklere yücelir. Yumurtasını da havada yapar. Yere ikiyüz metre kadar yaklaşınca yavrusu yumurtadan çıkar, sonra o da annesinin peşinde uçmaya başlar.
Bir yerde de yine der Mevlana, “Benim evlatlarım palaz yavrusuna benzerler.” Yani, dalga isterse yüz metre yüksek olsun, yine benim evladım çıkar o dalganın üstüne, dalga alamaz onu altına, diyor.
Bizi her zaman güzel yerlere çıkarıyor Mevlana… Ona göre artık düşünelim…