Bir nefes dahi almam onlarsız…
Az yaşa çok yaşa, akıbet bir gün gelecek başa. Bu dünya bir değirmen taşıdır, daim döner. İnsanoğlu bir fenerdir, bir gün gelir söner. Ehli iman sahibi, iman ettiği yerle dünya durdukça yaşam sürer.
Bu yüzden, gelmedik ölelim; geldik, dünya durdukça imanımızla hem yaşayalım, hem yaşatalım. İnsanın vazifesi yaşamak ve yaşatmaktır; değil yaşamak sonra ölmek.
Şehrin tanınmış alimlerinden, bilginlerinden bir adam, anlamış ki artık bu alemden göç edecek, bir deve yükü kitap yazmış, onları yüklemiş. “Bu kitapları” demiş, “götüreyim Padişaha. Oraya emanet edeyim, ileriye doğru, bilginlere verir, okurlar.”
Kalkmış bir deve yükü kitapla saraya gelmiş. Bekçiye selam vermiş. “Padişah” demiş, “sarayda mıdır?”
“Evet” demiş bekçi, “sarayda.”
“Kendisine selamımı iletir misiniz?”
Bekçi girmiş içeriye, selam vermiş Padişaha. Demiş, “Şehrin tanınmış bir bilgini bir deve yükü kitap yüklemiş, seninle görüşmek istiyor ve o kitapları sana hediye etmek istiyor.”
Padişah dönüp diyor ki, “Söyle o bilgine, benim hiç vaktim yoktur kitap okumaya. Üç sözü varsa anlamlı, gelsin huzuruma; yoksa dönsün gitsin, gelmesin.”
Bekçi bunları söylemiş bilgine. Bilgin şimdi kıvranıyor, “Aman efendim bir kitap vereyim Padişaha.”
Padişah onu da kabul etmiyor. Ama bilgin Padişahın yüzünü görmeden ayrılmak istemiyor. Padişah’tan maksat Tanrı…
En sonunda “Var” demiş, “üç sözüm.”
Padişah, “Buyursun gelsin” demiş.
Gelmiş Hoca Efendi, girmiş içeri. Selamı vermemiş sesle ki, söz sayılmasın. Başını eğmiş, Padişah da eğmiş.
“Buyrun” demiş, “söyle üç söz.”
İşte şimdi bilginin seslenişi, “İnsan” demiş, “doğar, yaşar, ölür.”
“Yazıklar olsun sana” demiş Padişah, “bir deve yükü kitap da yazmışsın, eserlerinle kainatı öldürmüşsün. Hadi burdan uzaklaş.”
Bilgin vurmuş başını secdeye, secdeden sesleniyor, “Şevketlim” demiş, “arz et doğrusunu bu sözlerin, bileyim.”
İşte Padişahın seslenişi, “İnsan doğar, yaşar, yaşatır…”
Şimdi bizler burda, hepiniz şahitsiniz, sohbetlerimde, Üstadım Mevlana’yı, Hazreti Muhammed Efendimizi, İmam Ali Efendimizi her zikretmemde onları yaşatmakla vazifeliyim. Onları yaşatmak, onları sevgiyle anmaktır, onların kimliklerini bilip öyle topluma sunmaktır. Boş konuşup cemaati uyutmak değil.
Onlar her an diridir, her an… seveniyle diridirler. Benim diriliğim onlarla, onlar da benimle diridirler. Bir nefes dahi almam ben onlarsız, katiyyen… Onlarsız nefes almak, dünyanın kötü kokularını içine çekmek demektir. Bu kadar açık konuşuyorum. İmansızların nefesleri bu kadar pis kokar, uzak durursun.