KABE, ALLAH’IN EVİDİR…
Hüdavendigar Mevlana, İmam Ali Efendimiz için şöyle buyurmuştur: “Bütün Nebilerin müşküllerini çözmek için onların yardımına yetişen Ali idi, ceddim Resulallah’a aşikar geldi.”
Hazreti Ali, Kabe’nin içinde doğdu. Kabe’ye Allah’ın evi derler. Hazreti Ali’den başka kimse orada doğmadı.
Hazreti Şems-i Tebrizi şöyle bir dil sarfeder, der ki: “Ali, Kabe’de doğdu. Kabe’den çıktı ve bir daha oraya girmedi. Fakat gönlümde bir doğdu, bir daha oradan çıkmadı.”
Fatma anamızın Kabe’yi ziyaret ederken sancısı tuttu. “Allah’ım! Beni utandırma, bu çocuğu gizli bir yerde doğurayım” diye dua etti. O sırada bir yıldırım düştü. Kabe duvarını yıktı. Fatma anamıza, “Gir, bu dört duvar içine, çocuğunu orada dünyaya getir” diye nida geldi. Yıkıntının içine girip, Hazreti Ali’yi orada dünyaya getirdi.
O acılar içinde iken Fatma anamız başını göklere kaldırdı. Göklerde bir şimşek ışığıyla Ali esması yazıldı.
Fatma anamız Ali’yi aldı, eve geldi. Çocuğu emzirmek istedi, fakat o annesini itiyordu. Hiçbir beşer kuvvetine benzemeyen sanki bir aslan gücü vardı.
Fatma anamız yanında kemalat bulduğu için, Hazreti Muhammed’i çok sever, ona Muhammed Emin diye hitab ederdi. “Ya Muhammed Emin, dünyaya getirdiğim bu yavru beni yanına yanaştırmıyor. Acaba sebebi nedir?”
“Şefkatli yengem, o yavru beni arıyor.”
Hazreti Muhammed, Ali’nin yattığı beşiğe gelir gelmez, Peygamber Efendimizin misk kokan saçlarının kokusunu alan Ali, kuş gibi ellerini açtı.
Hazreti Muhammed, Ali’yi alıp yıkadı. Yıkarken Ali kollarında döndü. Hazreti Muhammed hem ağlıyor, hem gülüyordu.
Yengesi sordu, “Ya Emin, sendeki bu gülme ve ağlamanın sebebi nedir?”
Peygamber Efendimiz, “Bir gün gelecek Hakk’a yürüyeceğim, o zaman Ali beni yıkayacak. Ben de onun kollarında böyle döneceğim, ona zorluk vermeyeceğim. O anı şimdiden görüyorum” dedi.
Yıkadıktan sonra dilini Hazreti Ali’nin ağzına verdi. Hazreti Ali meme yerine ilk Hazreti Muhammed’in dilini emmiştir. Emdikten sonra, Ali’nin ağzını sağ kulağına koydu. Onun nefesinden birçok güzellikler dinledi.
Galib Dede Hazretleri güzel bir keşif yapmıştır. “Benim Pirim Mevlana’m yaşadığı devirde, Hazreti Muhammed’in bendesi, Şems-i Tebrizi de, zamanın Ali’siydi” diyor.
Bizler mademki tasavvuf yolundayız, Hazreti Ali Efendimizin yolundayız demektir. O, bütün Evliyaullah’ın başıdır. İşte Cenab-ı Mevlana şöyle buyurur: “Nebilerde, Velilerde gören göz Ali’dir.”