MANEVİ MENKIBELER – 86

SEN MERKEZDEN KONUŞTUN…

Halvetî tarikatının üstadı Sümbül Efendi devrinde, Muslihiddin isminde iyi bir hekim çok kişiye şifa verirmiş, boş zamanlarında Sümbül Efendiye gelir, müritleriyle nasıl muhabbet ettiğine bakar, çok duygulanırmış.

Bir gün demiş ki: “Efendi, senin cemaatin her gün artmakta. Benim cemaatim hiç artmıyor.”

“Sen ne iş yaparsın?”

“Ben hekimim.”

“Sen hastaya şifa verirken, karşı taraftan dünyalık alır mısın?”

“Evet, alırım.”

“Onun için sende cemaat toplanmaz. Ben ise Hakk’ın büyüklüğünü hiçbir menfaat gözetmeksizin sunarım. Onun için cemaat gelir, ruhî gıdasını alır, buradan doyumsuz ayrılır.”

O akşam Muslihiddin Efendi bu sözlerin muhakemesini yapmış, ertesi gün erkenden Sümbül Efendi’ye koşmuş.

Çıkmış huzuruna, selam vermiş, “Beni evlatlığa kabul eder misin?” diye sormuş.

“Sen bana baba dersen, ben de sana evlat derim.”

İkrar vermiş, Sümbül Efendi’nin evladı olmuş. 

Gün gelmiş, Sümbül Efendi hastalanmış. Günleri sayılı, Hakk’a yürüyecek. Müritlerini karşısına almış, en kıdemliye sormuş, “Erenler, yakında Hakk’a yürüyeceğim. Size bu alemde Allahlık verilse ne yaparsınız?”

“Allah gecinden versin Efendim, bize böyle bir rütbe verilirse, çalışırız, bütün alemi İslâm ederiz.”

“Güzel, Allah senden razı olsun…”

Öbürünü çağırmış. Daha sonra bir diğerini, hepsi birbirine yakın cevaplar vermişler. Sıra Muslihiddin Efendi’ye gelmiş.

“Erenler, sana Allahlık verilse, bu alemde ne yaparsın?”

“Bir hükümdar giderse yerine bir hükümdar getiririm, bir hoca giderse yerine bir hoca, bir papaz giderse yerine bir papaz, bir sarhoş giderse yerine bir sarhoş, bir topal giderse yerine bir topal, bir marangoz giderse yerine bir marangoz…” başlamış saymaya. Ne varsa bu alemde, gidenlerin yerine aynısını getirmiş.

Sümbül Efendi, bu cevap üzerine, “Evladım” demiş, “ben sana mânen soyunuyorum. Çünkü sen merkezden konuştun, dünyanın düzenini bozmadın.”

Bundan sonra Muslihiddin Efendi, Merkez Efendi olarak anıldı. Merkez Efendi’nin dünyevî hekimliği para etmedi ama her şeyin üstünde manevî bir hekimliğe sahip oldu.

Bütün dava Hakk’ı istemek, Hakk’ı bulmak, O’nunla yaşamak, O’nu yaşatmaktır. O’nu bulduktan sonra her şeyi bulmuş oluruz, her işimiz kolaylaşır. Hakk’ı bulamadın mı, dünyalar senin olsa sen boşlukta sayılırsın. O da insan dışında değildir. Bizler bir aynayız. Temiz bir iman, temiz bir aşkla bakıldı mı gün gelir, siz O olursunuz.

Beyit:

“Ey insan! Ne gördüysen bu alemde senden dışarı değil.

Ne istersen iste, kendinde iste; çünkü sen her şeysin…”

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.