MANEVİ MENKIBELER – 92

HÜRMET…

Hazreti Peygamber, dar’ül-beka’ya yürüdükten sonra, Hattapoğlu Ömer, Ali’nin hakkını yedi, hilafete Ebubekir’i getirdi.

Getirdikten sonra, Ebubekir-i Sıddık, Cuma hutbesini okumaya çıktığı zaman, Hazreti Peygambere hürmet etti, Hazreti Peygamberin basamağından bir basamak aşağıda hutbeyi okudu.

Gün geldi, üç sene sonra Ebubekir de Hakk’ın rahmetine yürüdü, yerine Ömer geçti.

Ömer de hutbeyi okurken, hem Hazreti Peygamberin hem de Ebubekir’in basamağına hürmeten, ikisinin aşağısında hutbeyi okudu.

Onbir sene sonra, Ömer de namazda katledildi, Osman-ı Zinnuri hilafete geçti.

Osman-ı Zinnuri hilafete geçince, hem Ömer’in basamağına bastı geçti, hem Ebubekir’in, direk Resuallah’ın basamağına geçti, orada diz çöktü, tefekkürde durdu. O tefekkürdeyken cami nurlandı. Bir vakitten sonra hutbeyi okudu.

Hutbeden sonra sordular, “Neden sen hürmet etmedin Hazreti Peygamberin makamına, Ebubekir’in, Ömer’in makamına? Çıktın Hazreti Peygamberin makamından hutbeyi okudun?”

İşte Osman’ın verdiği cevap… “Başımdaki taç, Resulallah’ı temsil ediyor, ben onu aşağı basamaklarda tutamam. O tacın hürmetine Resuallah’ın basamağına çıktım.”

Cemaat o zaman anladı, neden camiyi nur kapladı…

Şimdi gelelim Molla-i Cami’ye.

Molla-i Cami, büyük bir bilgin. Mevlâna için der ki: “O, Ali Cenab’ın vasfı hakkında ne söyleyebilirim? Peygamber değildir, fakat Kitabı vardır.”

Hazreti Mevlâna da dar’ül-beka’ya yürüdüğü zaman, Hüsamettin Çelebi geçti yerine.

Molla-i Cami taziyeye geldi, yanında kırk tane bilginle birlikte. O devirde o da isim yapmış.

Çelebi Hüsameddin’e dedi ki: “Öğle namazında imamiyete sen çık.”

Çelebi Hüsameddin, “Biz imamiyete çıkmıyoruz” dedi, “biz cemaatimize arka çeviremeyiz. Biz İmam Ali gibi vazifeliyiz. O kırklara arka çevirmedi. Hazreti Resulallah, üçyüzaltmışaltı ashab-ı suffe’ye arka çevirmedi. Namazdan sonra geldi, onların huzurunda oturdu, onlara cemalini tuttu. Biz de cemal tutmaktayız, arka çevirmiyoruz.”

Ee, sen misin bunu söyleyen?.. Başladı Molla-i Cami, “Senden” dedi, “istiyorum, Allah aşkına, Muhammed aşkına, üstadım Mevlâna aşkına, İmam Ali aşkına, imamiyete çık.”

Hüsameddin Çelebi baktı ki yeminler çok büyük, çıktı imamiyete. Tekbir çekti.

Tekbir çektikten sonra ayet okumadı, şiir okudu. Güzel bir şiir okudu ve tekbir çekti. Hepsi rükuya vardılar, rükudan secdeye… Şiirlerle namazı tamamladı.

Kırk tane bilgin, döndüler Molla-i Cami’ye, “Yazık oldu bizim namazımıza” dediler, “Şiirle hiç namaz kılınır mı? Namaz kazaya gitmeden sen geç imamiyete. Biz bu yaşa geldik, bu kadar bilgi tahsil ettik, hiç duymadık şiirlerle namaz kılınsın.”

Molla-i Cami Hazretleri dönüp onlara dedi ki: “Ben de duymadım ama, onun kadar Allah’ı metheden şiirler de işitmedim. Bu yüzden, bu namaz kabul edilmezse Hakk’ın huzurunda, hiçbir namaz kabul edilmez.”

Kıldırmadı ve aldı cemaatini geldi Türbe-i Saadet’e, Mevlâna’nın makamını ziyaret edecek.

İyi ama… Mevlâna’nın ruhaniyeti, daha kapıdan girer girmez Molla-i Cami’nin bütün vücudunu sardı.

Molla-i Cami çıkardı ayakkabılarını, dört ayak üstüne geldi, kuzu gibi yürümeye başladı. Cemaati hayretler içinde kaldı. 

Molla-i Cami, böyle geldi Hazreti Pir’in kuburu başına, orada eğildi, tefekküre daldı. Hemen ilham geldi, talebelerinden birine dönüp, “Alın kalemi ve kağıdı, şimdi içimden gelen ilhamı dile getireceğim” dedi.

Aldılar kalemi, kağıdı, “Buyrun Efendi Hazretleri…”

Molla-i Cami, Mevlâna’ya seslendi…

“Hülya-yı Kübra mısın? Kabe-yi Beytullah mısın? Asuman ferk eylemedi.. Mevlâ mısın, Mevlâna mısın?”

Bu sözler, Türbe-i Saadet’de yazılıdır.

Onun için, Pirimiz yüce bir varlıktır.

Dünyamızda, manen ziyaret edilen ilk Hadra-yi Kubbe, Kudüs’tedir, kırksekiz Peygamber yatar. Oranın da kubbesi yeşildir. İkincisi Hazreti Peygamber ziyaret edilir. Üçüncüsü Cenab-ı Mevlâna.

Cenab-ı Mevlâna’yı ziyaret etmek, Hazreti Muhammed’i ziyaret etmektir ve kırksekiz Peygamberi ziyaret etmektir.

Kırksekiz Peygamberi ziyaret etmek, Hazreti Muhammed’i ziyaret etmektir ve Mevlâna’yı ziyaret etmektir.

Hazreti Muhammed’i ziyaret etmek, kırksekiz Peygamberi ziyaret etmek ve Mevlâna’yı ziyaret etmektir.

Dünyada üç tane Hadra-yi Kubbe var, Yeşil Kubbe.

Peki manası nedir bunun? Bunun manası, bu zat’lar insanı insana söyleyenlerdir, irşad edicilerdir…

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.