Sormadan hazineme girerler, alırlar giderler…
Bir gün bir adam kalkmış Musa Aleyhisselam’a, “Ya Musa” demiş, “sen Tur-i Sina’da binbir kelam konuşuyorsun Allah ile, bizim de, karı-koca, bir isteğimiz var. Allah’tan ister misin bizim için?”
“Nedir?” diye sormuş Musa.
“Bir evlat istiyoruz.”
Musa gitmiş, görüşmüş etmiş. Cenab-ı Hakk da demiş, “Ona evlat vermeyeceğim, hiç düşünmesin evladı.”
Musa gelmiş söylemiş adama. Adam çok üzülmüş.
Aradan bir iki ay geçmiş. Bir gün bu adamın kapısı çalınmış. Adam karısıyla evde oturuyor. Açmış kapıyı, bakmış kapıda bir adam duruyor, “Kimsin sen?” demiş.
“Ben, Tanrı misafiriyim. Müsaade var mı? Gelebilir miyim biraz dinleneyim?”
“Hay hay…” demiş, almış içeri. Kurmuş sofrayı, ikramda bulunmuş.
Misafir dönüp adama sormuş, “Ağam” demiş, “senin bir ihtiyacın var mı? Allah’tan bir şey ister misin?”
Adam, “Ah kardeş” demiş, “İstedim ama, Allah, Hazreti Musa’yla haber gönderdi, dileğimi vermiyor.”
“Ne istedin?”
“Bir evlat istedim.”
Misafir kalkmış ayağa, gitmiş heybesinden bir elma almış. Nefeslemiş elmayı, vermiş adama, “Bu elmayı yiyin” demiş, “dokuz ay başına bir evlat gelir dünyaya.”
İster misin, dokuz ay başına evlatları gelmiş… Çok sevinmişler. Bir gün almışlar çocuğu, çarşıda gezerlerken Musa’yla karşılaşmışlar. Musa sormuş, “Bu çocuk neyindir senin?”
“Oğlum” demiş adam, “Allah sana dedi, vermeyeceğim, ama bir akşam bir Tanrı misafiri geldi, hal hatır soruştuk, bir iki lokma yemek yedi. Benim derdimi sordu, ben de söyledim. Bana bir elma verdi, yiyin bu elmayı karı-koca, ben size bir evlat verdim, dedi. Hakikaten dokuz ay başına evladımız dünyaya geldi.”
Musa’nın atmış tepesi, doğru Tur-i Sina’ya gitmiş, “Allah’ım” demiş, “sen beni kullara karşı küçük düşürdün. Kalktım senden filan kişiler için bir evlat istedim, sen dönüp dedin, ben vermem onlara evlat! Ben de onlara aynısını söyledim. İyi ama, bir Tanrı misafiri derviş, bu kişilere gitmiş, dertlerini dinlemiş ve onlara bir evlat vermiş. Bu nasıl oluyor?”
İşte Allah’ın cevabı… “Ya Musa, benim öyle kullarım vardır, bana sormadan hazineme girerler, alırlar giderler.”
Musa kalmış. Bakın Musa giremiyor ama giren oluyor.