KILIÇ KINDAYKEN Mİ KESER…
Sultan Veled Hazretleri bir gün Hazreti Mevlana’ya, “Efendi baba çok latifsiniz, şefkat dolu bir varlıksınız, acaba bu alemden gittikten sonra bu şefkat bu rahmet devam edecek mi?” diye soruyor.
Hazreti Mevlana oğluna şu cevabı veriyor, “Veled! Veled! Veled! Kılıç kındayken mi keser, kından çıktıktan sonra mı?”
“Kından çıktıktan sonra.”
“Kın içinde bu kadar şefkatle çıkıyorum, kından çıktıktan sonra ben hep şefkatim.”
1987’de acizane Konya’yı idare etmek fakire nasip oldu. On Lira iken biletler, ikibuçuk Liraya indirdim. Günde iki kez, saat 14:00’de ve 20:30’da, altmış kişinin üstünde mutrip, elliüç semazen ile Şeb-i Arus’da ayin açtık. Her taraftan gönüllüleri çağırdık. Otel lobilerinde Türkler’den başka her milletten insan vardı.
Misafirler sohbet esnasında, “Ne yaparsak yapalım, beş vakit namaz da kılsak, hatalardan kurtulamıyoruz. Bunun çözümü nedir?” diye sordular.
“Camiye göre mi, kiliseye göre mi yoksa Hazreti Mevlana’ya göre mi cevap vermemi istersiniz?” diye sordum.
“Mevlana’nın dilinden cevap istiyoruz” dediler.
“Hazreti Mevlana diyor ki” dedim, “Allah’ın bir kulunun saçının bir kılı ağarsa, Allah onu cezalandırmaktan münezzehtir. Çünkü Ceddim Hazreti Muhammed miraç ettiği zaman Cenab-ı Allah’ı onyedi yaşında namütenahi güzellikte şâbb-ı emred sıfatında gördü. Saçı ağarmış kişiler erse, Tanrı’nın ya ağabeyidir ya da babasıdır; dişi ise ya ablasıdır ya annesidir. O yüzden Allah onlara ceza vermekten münezzehtir.
Hazreti Mevlana, mantığa hitap etmek için böyle açıklıyor. Cenab-ı Allah, belki yaptığın hatalardan nâdim olursun diye seksen yıl, yüz yıl ömür verir, bekler. Sen hatalara devam edersen ve son nefesini verirken de nâdim olmuyorsan, ‘niye nâdim olmadın’ diye Allah üzülür. Sen kendi kendini cezaya atmış olursun” dediğimde hepsi şaşırdı kaldı.
Siz kendinizi bir düşünün; kötü huylarınız varsa, onları yavaş yavaş Hakk’ın bir dostuyla, onun güzel huylarıyla güzelleştirin ki, O’nun o güzel yüzünden mahrum olmayasınız.