MANEVİ MENKIBELER – 49

Ben bir ney’e benzerim…

Peygamber Efendimiz, sahip olduğu o hakikatleri çevresindeki topluma sunamazdı, çünkü o toplumun çoğunluğu cahildi. Bu yüzden o binbir sırrın anahtarını, bütün hakikatleri Ali’ye verdi. 

Hazreti Ali Efendimiz bu hakikatleri öğrendikten sonra, O da kendine bir sırdaş aramaya koyuldu, fakat bulamadı. Çünkü bu hakikatler insanın içinde birikim yapar ve insan kendisini anlayacak birisiyle bunları paylaşmak, muhabbet etmek ister. 

Peki ne yaptı Hazreti Ali? Yemen’e gittiğinde bir kuyu başına geldi, kuyunun başına oturdu ve bütün sırları o kuyuya söyledi. İşte o kuyuda daha sonra bir kamış meydana geldi. 

Veysel Karani Hazretleri, develerini otlatırken, develeri susayınca onları o kuyunun etrafında toplar ve onlara su verirdi. Bir gün yine develerine su vermek için o kuyunun başına geldi ve bir de baktı ki kuyuda bir saz suret bulmuş. Veysel Karani Hazretleri o sazı kesti ve kaval yaptı. Develerini otlatırken o kavala üfledi. Kavaldan çıkan o yanık ses develere tesir etti ve kıyam zikrine kalktılar. O kaval bugünlere gelene kadar yenilendi ve Mevlevilerde ney halini aldı. 

Ney nefeslendiği zaman neyden yanık sesler çıkar. Ney, Mevlevilikte nefih, yani hayat veren manasına gelir.

Cenab-ı Mevlana buyurur: “Ben bir ney’e benzerim, 72 millet sırrını benden öğrenir.”

Bütün Evliyaların Piri İmam Ali Efendimizdir, hepsinin Şah’ıdır. Bütün hakikatler bu dünyamıza ne geldiyse İmam Ali Efendimizin dilinden meydana gelmiştir.

00

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.